MİT TIR’larını yazanlar, doktorların üçkağıdını niye yazamıyor?
İddia şu idi:
Sahte reçete ile..
Hasta olmayan kişilere.
Veya..
Hasta görünen kişilerin haberi dahi olmaksızın..
Kimlik numarası üzerinden..
Yüksek fiyatlı ilaçlar yazılıyor..
Sahte reçete üzerinden temin edilen ilaçlar terör örgütü PKK’ya gidiyor.
Bazı iddialara göre de..
İlaçların piyasada satışı sonrasında..
Elde edilen kazanç, PKK’ya gidiyor.
Devletin kaybı, 250 milyon lira olarak belirtiliyor..
İstanbul merkezli 32 ilde yapılan operasyonda, 93’ü doktor 100’den fazla kişi gözaltına alınıyor..
Dicle Üniversitesi’nden bir profesörün de işin içinde olduğu..
Bu profesörün eşinin de eczacı olduğu..
Böylece “biri yazmış, biri ilacı vermiş” muhabbeti ile devletin soyulduğu..
Küçük küçük haberlere konu oluyor..
İlgimi çeken bu haber vesilesi ile.
Devletin kör kuruşuna sahip çıkmak için..
Gözaltıların olduğu ilk gün..
Fazla ayrıntı da verilmediği için..
“İlaç yolsuzluğu” denilince..
Benim aklıma, Gezi olayları sırasında İstanbul’da hastanelerden kaçırılan ilaçlar geldiği için..
O konuyu yazmıştım..
Bekledim ki..
Son operasyondaki gelişmelerin ayrıntıları belli olsun.
Son yolsuzluğa da..
Ayrıntılar açıklandıktan sonra girelim.
Bir gün bekledim.
Yok.
İki gün bekledim yok.
Üç gün bekledim, yok..
MİT TIR’larında olduğu ileri sürülen silahların bile, çarşaf çarşaf yayınlandığı ülkemizde..
Ne hikmetse..
Doktorların da karıştığı büyük yolsuzluk olayının ayrıntıları..
Bir türlü açıklanmadı.
Gözaltı süreleri doldu..
56 kişinin mahkemeye sevkedildiği açıklandı..
Sonrasında da 23’ünün tutuklandığı..
Peki kim bunlar?
İçlerinde kaç doktor, kaç eczacı var?
Tek bir bilgi yok.
Açıklanan haberlerde, Dicle Üniversitesi’ndeki profesörün ismi, kodlanarak yazılmış..
Hepsi bu..
•
Şimdi söyler misiniz..
Nasıl bir ülke bu?
Bir ahlaksızlık olur..
O ahlaksızlık üzerinden siyasi iktidar vurulacaksa..
En ince ayrıntılarına kadar..
Olaya dahil olan, olmayan herkes bulaştırılarak..
Yazılır, hedef tahtasına konulur, infaz edilir..
Ama..
Yapılan ahlaksızlığın.. Yolsuzluğun ucu..
Doktorlara.. Eczacılara..
Kısacası.. Egemenlerin mensuplarına dokununca..
Üç satırlık haberle..
Olay kapatılır..
Diyeceksiniz ki..
“Tabipler Birliği’nden açıklama mı bekliyorsunuz?”
Doğru diyorsunuz.. Onlar olsa olsa, “Bizim mensuplarımız suç işlemez. Gözaltına alınan üyelerimiz, siyasi iktidarın doktorlara gözdağıdır” açıklaması yaparlar..
İşin bu yanı doğru..
İyi de..
Emniyet niye bir açıklama yapmıyor?
Savcılık niye bir açıklama yapmıyor?
Can Dündar’a, “MİT TIR’larında şu vardı, bu vardı” diye haber uçuran paralel yapı niye bir bilgi vermiyor?
Niçin, 250 milyon liralık bir yolsuzluğun faillerini, isim isim, il il, sıfat sıfat her şeyiyle açıklamıyorlar?
Açıklanan iki kişi de, niçin isimleri kodlanarak veriliyor?
Karaman’daki sapkınlıkta..
Evi ile..
Yurdu ile..
Okulu ile..
Her ayrıntıyı ezberlemedik mi?
Ezberledik..
Peki, ilaç yolsuzluğunda niye gerçekler, açıklanmıyor?
Kimdir bu yolsuzluğu yapanlar?
Arkalarında kimler vardır, niye kamuoyuna bildirilmiyor?
•
İlk eleştirim, tabii ki devlete..
Adalet Bakanlığı’na..
İçişleri Bakanlığı’na..
Sağlık Bakanlığı’na..
Çalışma Bakanlığı’na..
Onun ardından da..
Eleştirim, Tabipler Odası’na..
Eczacılar Odası’na..
Niçin kamuoyu aydınlatılmaz?
Gerçekler ortaya konulmaz?
Yolsuzluklar hakkında bilgisi olan vatandaşların soruşturmaya katkısı olacak bir bilgileri var ise..
Yayınlanacak haberler sayesinde, bu katkının yapılmasına zemin hazırlanmaz?
•
Bu olay ekseninde..
Sık sık karşılaştığımız “Doğrucu Davut” arkadaşlara da bir çağrım var..
Tabii ki dindar insanlar, tertemiz olmalılar..
Tabii ki bembeyaz olmalılar..
Ama..
Yolsuzluğun bininin bir para olduğu bir toplumda..
Bu denli vahim yolsuzlukların üstü örtülürken.
Örtenlerin oyunlarına niye geliyorlar?
Dindar insanların arasında.. Bir-iki kişinin yaptığı küçücük yanlışları.. Küçücük hataları.. Veya milyonlarca dindarın içinden bir tane manyağın sapıklığını..
Büyütüp büyütüp.. Sabah akşam tartışmaya niye açıyorlar?
İşte somut örnek..
250 milyon liralık yolsuzluk..
Paralelinden solcusuna.. Birgün’ünden Hürriyet’ine..
Hiçbirisinde..
Hakettiği yeri bulamıyor..
Niçin?
O yolsuzluğu yapanlar arasında, dindar birisini bulamadıkları için mi?
Başka ne sebep olabilir ki?
İddia şu idi:
Sahte reçete ile..
Hasta olmayan kişilere.
Veya..
Hasta görünen kişilerin haberi dahi olmaksızın..
Kimlik numarası üzerinden..
Yüksek fiyatlı ilaçlar yazılıyor..
Sahte reçete üzerinden temin edilen ilaçlar terör örgütü PKK’ya gidiyor.
Bazı iddialara göre de..
İlaçların piyasada satışı sonrasında..
Elde edilen kazanç, PKK’ya gidiyor.
Devletin kaybı, 250 milyon lira olarak belirtiliyor..
İstanbul merkezli 32 ilde yapılan operasyonda, 93’ü doktor 100’den fazla kişi gözaltına alınıyor..
Dicle Üniversitesi’nden bir profesörün de işin içinde olduğu..
Bu profesörün eşinin de eczacı olduğu..
Böylece “biri yazmış, biri ilacı vermiş” muhabbeti ile devletin soyulduğu..
Küçük küçük haberlere konu oluyor..
İlgimi çeken bu haber vesilesi ile.
Devletin kör kuruşuna sahip çıkmak için..
Gözaltıların olduğu ilk gün..
Fazla ayrıntı da verilmediği için..
“İlaç yolsuzluğu” denilince..
Benim aklıma, Gezi olayları sırasında İstanbul’da hastanelerden kaçırılan ilaçlar geldiği için..
O konuyu yazmıştım..
Bekledim ki..
Son operasyondaki gelişmelerin ayrıntıları belli olsun.
Son yolsuzluğa da..
Ayrıntılar açıklandıktan sonra girelim.
Bir gün bekledim.
Yok.
İki gün bekledim yok.
Üç gün bekledim, yok..
MİT TIR’larında olduğu ileri sürülen silahların bile, çarşaf çarşaf yayınlandığı ülkemizde..
Ne hikmetse..
Doktorların da karıştığı büyük yolsuzluk olayının ayrıntıları..
Bir türlü açıklanmadı.
Gözaltı süreleri doldu..
56 kişinin mahkemeye sevkedildiği açıklandı..
Sonrasında da 23’ünün tutuklandığı..
Peki kim bunlar?
İçlerinde kaç doktor, kaç eczacı var?
Tek bir bilgi yok.
Açıklanan haberlerde, Dicle Üniversitesi’ndeki profesörün ismi, kodlanarak yazılmış..
Hepsi bu..
•
Şimdi söyler misiniz..
Nasıl bir ülke bu?
Bir ahlaksızlık olur..
O ahlaksızlık üzerinden siyasi iktidar vurulacaksa..
En ince ayrıntılarına kadar..
Olaya dahil olan, olmayan herkes bulaştırılarak..
Yazılır, hedef tahtasına konulur, infaz edilir..
Ama..
Yapılan ahlaksızlığın.. Yolsuzluğun ucu..
Doktorlara.. Eczacılara..
Kısacası.. Egemenlerin mensuplarına dokununca..
Üç satırlık haberle..
Olay kapatılır..
Diyeceksiniz ki..
“Tabipler Birliği’nden açıklama mı bekliyorsunuz?”
Doğru diyorsunuz.. Onlar olsa olsa, “Bizim mensuplarımız suç işlemez. Gözaltına alınan üyelerimiz, siyasi iktidarın doktorlara gözdağıdır” açıklaması yaparlar..
İşin bu yanı doğru..
İyi de..
Emniyet niye bir açıklama yapmıyor?
Savcılık niye bir açıklama yapmıyor?
Can Dündar’a, “MİT TIR’larında şu vardı, bu vardı” diye haber uçuran paralel yapı niye bir bilgi vermiyor?
Niçin, 250 milyon liralık bir yolsuzluğun faillerini, isim isim, il il, sıfat sıfat her şeyiyle açıklamıyorlar?
Açıklanan iki kişi de, niçin isimleri kodlanarak veriliyor?
Karaman’daki sapkınlıkta..
Evi ile..
Yurdu ile..
Okulu ile..
Her ayrıntıyı ezberlemedik mi?
Ezberledik..
Peki, ilaç yolsuzluğunda niye gerçekler, açıklanmıyor?
Kimdir bu yolsuzluğu yapanlar?
Arkalarında kimler vardır, niye kamuoyuna bildirilmiyor?
•
İlk eleştirim, tabii ki devlete..
Adalet Bakanlığı’na..
İçişleri Bakanlığı’na..
Sağlık Bakanlığı’na..
Çalışma Bakanlığı’na..
Onun ardından da..
Eleştirim, Tabipler Odası’na..
Eczacılar Odası’na..
Niçin kamuoyu aydınlatılmaz?
Gerçekler ortaya konulmaz?
Yolsuzluklar hakkında bilgisi olan vatandaşların soruşturmaya katkısı olacak bir bilgileri var ise..
Yayınlanacak haberler sayesinde, bu katkının yapılmasına zemin hazırlanmaz?
•
Bu olay ekseninde..
Sık sık karşılaştığımız “Doğrucu Davut” arkadaşlara da bir çağrım var..
Tabii ki dindar insanlar, tertemiz olmalılar..
Tabii ki bembeyaz olmalılar..
Ama..
Yolsuzluğun bininin bir para olduğu bir toplumda..
Bu denli vahim yolsuzlukların üstü örtülürken.
Örtenlerin oyunlarına niye geliyorlar?
Dindar insanların arasında.. Bir-iki kişinin yaptığı küçücük yanlışları.. Küçücük hataları.. Veya milyonlarca dindarın içinden bir tane manyağın sapıklığını..
Büyütüp büyütüp.. Sabah akşam tartışmaya niye açıyorlar?
İşte somut örnek..
250 milyon liralık yolsuzluk..
Paralelinden solcusuna.. Birgün’ünden Hürriyet’ine..
Hiçbirisinde..
Hakettiği yeri bulamıyor..
Niçin?
O yolsuzluğu yapanlar arasında, dindar birisini bulamadıkları için mi?
Başka ne sebep olabilir ki?
Tam Yol Devam !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkiye'nin Partisi AkParti