Son dönemde ABD eski Başkanı Donald Trump’ın söylemlerinde sıkça Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adı geçiyor. Doğal olarak bu durum, pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Bu övgüler ne anlama geliyor? Türkiye için bir fırsat mı, yoksa dikkatli olunması gereken bir durum mu? Trump’ın bu yaklaşımı, Türkiye’nin taleplerini nasıl etkileyecek? Ve en önemlisi, bu ilginin ardında yatan neden nedir? Gelin, bu sorulara birlikte yanıt arayalım.
Biden Döneminde Türkiye’nin DışlanmasıBiden yönetiminde, Gazze meselesinde arabuluculuk için Katar ve Mısır ön planda tutulmuştu. O dönemde, gerek basın önünde gerek kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda gözlemlediğim bir gerçek vardı: Biden ve ekibi, Türkiye’yi bu süreçte kilit bir aktör olarak görmek istemiyordu. Bunun nedenleri arasında Biden’ın kişisel tutumu, yönetiminin dış politika yaklaşımı ve İsrail’in etkisi öne çıkıyordu. Türkiye, Gazze’deki çözüm masasında adeta kenara itilmişti.Trump’ın Farklı Bakış AçısıTrump ise bambaşka bir tablo çiziyor. Onun öngörülemezliği, uluslararası ilişkileri bir iş anlaşması gibi ele alması ve “hedefe ulaşmak için her yol mübahtır” felsefesi, hepimizin malumu. Bu özellikler kimi zaman eleştirilse de, bu kez takdir edilesi bir durumla karşı karşıyayız.Son altı ayda Trump, en az on farklı platformda Erdoğan’dan övgüyle bahsetti. Netanyahu ile yaptığı görüşmelerde, Suriye meselesinde ve en kritik olarak Gazze konusunda, Trump’ın barış için “doğru ortak” olarak Erdoğan’ı gördüğü açıkça ortaya çıkıyor. Kendi ifadeleri de bunu doğruluyor: Trump’a göre, Zelenski’den Putin’e, bölgedeki aktörlerden Hamas’a kadar herkes Erdoğan’a saygı duyuyor. İşte bu, Trump’ın dünya sahnesindeki kodlarını anlamak için kritik bir nokta.Trump’ın Kodları: Saygı, Güç ve SonuçTrump’ın dış politikada üç temel prensibi var:
Türkiye, bu yeni dönemde sadece bölgesel değil, küresel bir oyun kurucu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Biden Döneminde Türkiye’nin DışlanmasıBiden yönetiminde, Gazze meselesinde arabuluculuk için Katar ve Mısır ön planda tutulmuştu. O dönemde, gerek basın önünde gerek kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda gözlemlediğim bir gerçek vardı: Biden ve ekibi, Türkiye’yi bu süreçte kilit bir aktör olarak görmek istemiyordu. Bunun nedenleri arasında Biden’ın kişisel tutumu, yönetiminin dış politika yaklaşımı ve İsrail’in etkisi öne çıkıyordu. Türkiye, Gazze’deki çözüm masasında adeta kenara itilmişti.Trump’ın Farklı Bakış AçısıTrump ise bambaşka bir tablo çiziyor. Onun öngörülemezliği, uluslararası ilişkileri bir iş anlaşması gibi ele alması ve “hedefe ulaşmak için her yol mübahtır” felsefesi, hepimizin malumu. Bu özellikler kimi zaman eleştirilse de, bu kez takdir edilesi bir durumla karşı karşıyayız.Son altı ayda Trump, en az on farklı platformda Erdoğan’dan övgüyle bahsetti. Netanyahu ile yaptığı görüşmelerde, Suriye meselesinde ve en kritik olarak Gazze konusunda, Trump’ın barış için “doğru ortak” olarak Erdoğan’ı gördüğü açıkça ortaya çıkıyor. Kendi ifadeleri de bunu doğruluyor: Trump’a göre, Zelenski’den Putin’e, bölgedeki aktörlerden Hamas’a kadar herkes Erdoğan’a saygı duyuyor. İşte bu, Trump’ın dünya sahnesindeki kodlarını anlamak için kritik bir nokta.Trump’ın Kodları: Saygı, Güç ve SonuçTrump’ın dış politikada üç temel prensibi var:
- Saygı: Kendisine saygı duyulmasını istiyor ve bu yüzden saygı gören liderlerle iş birliği yapmayı tercih ediyor.
- Güç: Güçlü bir imaj yaratmak için güçlü aktörlerle yol yürümek istiyor.
- Sonuç odaklılık: Teferruata boğulmadan, iş bitiren liderlerle çalışmayı hedefliyor.
Türkiye, bu yeni dönemde sadece bölgesel değil, küresel bir oyun kurucu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkiye'nin Partisi AkParti