Türkiye’nin kalkınma ve modernleşme serüveni, yalnızca ekonomik ya da toplumsal zorluklarla değil, aynı zamanda iç ve dış dinamiklerin oluşturduğu karmaşık bir ağın gölgesiyle şekillenmiştir. “Bazı eller, içeriden iş birliğiyle geri büyümemizi engelledi” sözü, bu mücadelenin özünü çarpıcı bir şekilde yansıtır. İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, TOGG gibi dev projeler, ekonomik krizler ve içeriden yükselen muhalefet, bu dirençli yolculuğun somut yansımalarıdır. Bu yazıda, Türkiye’nin kalkınma mücadelesini, iç ve dış aktörlerin rollerini, bu engellerin dinamiklerini ve Türkiye’nin kararlı yükselişini ele alacağım.
İç ve Dış Güçlerin Gölgesinde Bir MücadeleTürkiye’nin kalkınma çabaları, tarih boyunca hem içeriden hem de dışarıdan gelen sistematik engellerle karşılaştı. Bu engeller, bazen siyasi (darbeler, idamlar), bazen ekonomik (sabotajlar, yaptırımlar), bazen de toplumsal (algı manipülasyonları) araçlarla kendini göstermiştir. Bu süreçte öne çıkan başlıca dinamikler şunlardır:
Türkiye, son yıllarda attığı adımlarla, geçmişteki engellere rağmen durdurulamayan bir kalkınma ivmesi yakaladı. Savunma sanayinde İHA/SİHA’lar (Bayraktar, Anka), yerli otomobil TOGG, Karadeniz doğalgazı ve mega altyapı projeleri, Türkiye’nin bağımsız bir vizyonla hareket ettiğini kanıtlıyor. Ancak bu süreç, hâlâ çeşitli dirençlerle karşı karşıya:
Kendi Hikâyesini Yazan Bir Ülke
Türkiye’nin kalkınma mücadelesi, engellerle dolu bir yolculuk olsa da, her bir engel, ülkeyi daha dirençli ve kararlı kıldı. Bugün Türkiye, kendi hikâyesini yazıyor; geçmişin gölgelerinden sıyrılarak, bağımsız, güçlü ve kendine yeten bir gelecek inşa ediyor. Bu yolculukta, toplumsal birlik ve stratejik vizyon, Türkiye’nin en büyük gücü olmaya devam edecek.
İç ve Dış Güçlerin Gölgesinde Bir MücadeleTürkiye’nin kalkınma çabaları, tarih boyunca hem içeriden hem de dışarıdan gelen sistematik engellerle karşılaştı. Bu engeller, bazen siyasi (darbeler, idamlar), bazen ekonomik (sabotajlar, yaptırımlar), bazen de toplumsal (algı manipülasyonları) araçlarla kendini göstermiştir. Bu süreçte öne çıkan başlıca dinamikler şunlardır:
- İçerideki İş Birlikleri ve “Hainlik” Tartışmaları
Tarihsel kayıtlar, bazı iç aktörlerin dış güçlerle iş birliği yaparak Türkiye’nin kalkınma hamlelerini sekteye uğrattığını öne sürer. Örneğin, 27 Mayıs 1960 darbesi, Adnan Menderes’in Sovyetler Birliği ile ekonomik ve sanayi alanında iş birliği arayışlarına karşı, Batı’nın dolaylı etkisiyle gerçekleştiği iddialarıyla anılır. 1980 darbesi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi de, dış destekli iç aktörlerin, Türkiye’nin bağımsız ekonomik ve siyasi adımlarını hedef aldığı örnekler olarak değerlendirilir. Bu iş birlikleri, genellikle yerli sanayi, enerji bağımsızlığı ve altyapı projeleri gibi stratejik hamleleri baltalamayı amaçlamıştır. - Ekonomik Manipülasyonlar ve Mega Projeler
Türkiye’nin son yıllarda hayata geçirdiği mega projeler, kalkınma vizyonunun en güçlü sembolleridir. İstanbul Havalimanı (2018), Yavuz Sultan Selim Köprüsü (2016) ve Osmangazi Köprüsü (2016), ülkenin altyapı ve lojistik kapasitesini küresel düzeyde güçlendirmiştir. Ancak bu projeler, hem içeride hem de dışarıda ciddi dirençle karşılaştı. Örneğin, İstanbul Havalimanı’nın açılışı öncesinde, bazı uluslararası medya organları projeyi “ekonomik bir fiyasko” veya “gereksiz bir harcama” olarak nitelendirdi. 2018’de Türk lirasının ani değer kaybı (doların 7 TL’ye yaklaşması), bazı uzmanlar tarafından bu projelere yönelik bir ekonomik sabotaj olarak yorumlandı. Gezi Parkı olayları (2013) gibi toplumsal hareketlerin de, bu tür projeleri durdurmak için kullanıldığına dair iddialar, bu algıyı pekiştiriyor. - Enerji Bağımsızlığına Yönelik Engeller
Türkiye’nin enerji bağımsızlığı yolunda attığı adımlar, geçmişte “petrol yok” denilerek kapatılan kuyularla sekteye uğratıldı. Bu kararların, dış danışmanlar ve içerideki bazı aktörlerin iş birliğiyle alındığına dair güçlü iddialar mevcut. Ancak 2020’lerde Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervleri ve Güneydoğu Anadolu’da bulunan yeni petrol sahaları, bu eski kararların ne kadar yanıltıcı olduğunu ortaya koydu. Bu keşifler, Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlılığını azaltma potansiyeli taşırken, küresel enerji piyasalarında da rahatsızlık yarattı.
- Tarihsel Miras ve Jeopolitik Konum
Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren Türkiye, büyük güçlerin stratejik mücadele alanı oldu. Batı ile Doğu arasında bir köprü konumunda olması, ülkeyi hem cazip hem de kırılgan hale getirdi. Bu durum, bazı iç aktörlerin dış güçlerle iş birliğini çıkarları doğrultusunda bir fırsat olarak görmesine zemin hazırladı. - Elitlerin Çıkar Çatışmaları
Türkiye’de bazı elit kesimler, halkın refahından ziyade kendi çıkarlarını önceliklendirdi. Örneğin, 1950’lerdeki Marshall Yardımları, Türkiye’yi Batı’ya bağımlı bir ekonomik yapıya sürüklerken, yerli girişimler (Vecihi Hürkuş’un uçak projeleri, Devrim arabası) desteklenmedi. Bu, halkın kaynaklarının sömürüldüğü algısını güçlendirdi ve toplumsal güveni zedeledi. - Toplumsal Fay Hatları
Türkiye’nin çok katmanlı kimlik yapısı (laik-muhafazakâr, Türk-Kürt, şehirli-köylü), iç çatışmalara zemin hazırladı. Dış güçler, bu fay hatlarını manipüle ederek toplumsal birliği zayıflatmayı başardı. Bu durum, içeriden gelen bazı muhalefetin “hainlik” olarak algılanmasına yol açtı.
Türkiye, son yıllarda attığı adımlarla, geçmişteki engellere rağmen durdurulamayan bir kalkınma ivmesi yakaladı. Savunma sanayinde İHA/SİHA’lar (Bayraktar, Anka), yerli otomobil TOGG, Karadeniz doğalgazı ve mega altyapı projeleri, Türkiye’nin bağımsız bir vizyonla hareket ettiğini kanıtlıyor. Ancak bu süreç, hâlâ çeşitli dirençlerle karşı karşıya:
- Ekonomik Baskılar
Döviz kuru dalgalanmaları, enflasyon ve uluslararası yaptırımlar, Türkiye’nin kalkınma hamlelerini yavaşlatmak için kullanılan araçlar arasında yer alıyor. - Medya ve Algı Operasyonları
Uluslararası medya, Türkiye’nin başarılarını sıkça küçümsüyor veya eleştiriyor. Örneğin, savunma sanayi projeleri ya da mega yatırımlar, “popülist” veya “gereksiz” olarak nitelendirilebiliyor. Bu, algı manipülasyonunun bir parçası olarak görülüyor. - İç Direnç ve Toplumsal Algı
Bazı iç gruplar, bu projeleri “israf” ya da “çevresel zarar” gibi gerekçelerle eleştirerek toplumsal desteği zayıflatmaya çalışıyor. Ancak bu eleştiriler, genellikle projelerin stratejik önemini göz ardı ediyor.
Kendi Hikâyesini Yazan Bir Ülke
Türkiye’nin kalkınma mücadelesi, engellerle dolu bir yolculuk olsa da, her bir engel, ülkeyi daha dirençli ve kararlı kıldı. Bugün Türkiye, kendi hikâyesini yazıyor; geçmişin gölgelerinden sıyrılarak, bağımsız, güçlü ve kendine yeten bir gelecek inşa ediyor. Bu yolculukta, toplumsal birlik ve stratejik vizyon, Türkiye’nin en büyük gücü olmaya devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkiye'nin Partisi AkParti